24 Aralık 2014 Çarşamba

Sevdiğim Dizilerden (Doctor Who)

İnternet dünyasında online dizileri keşfettikten sonra Türk televizyon kanallarında olmayan, varsa da daha yeni sezonlarını izlemek istediğim bazı diziler oldu. Bunlarla ilgili bir yazı yazmak istedim. Belki buradan sizler de yeni diziler yaparsınız :) Bugünkü dizi

Doctor Who:
 
Hayranlarına "WHOVIAN" denilen Doctor Who aslında Gallifrey gezegeninden  "Zaman Lordu" denilen bir uzaylıdır. Senaryo gereği rejenerasyon yeteneği bulunan bu iki kalpli uzaylı, insan görünümünde olan çok zeki bir yaratıktır. Rejenerasyon yeteneği sayesinde klasik seri ve modern seride toplamda 12 Doktor (12. doktor Peter Capaldi) vardır. Tüm kainata ve özellikle dünyaya bir zaafı olan Doktor, zaman ve mekanda, TARDIS (Time And Relative Dimension In Space) isimli uzay gemisi ile zaman ve mekanda gezinebilmektedir.  

TARDIS yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi 1963 yılı Londrasından kalma polis kulübesi gibi görünmektedir ancak bu TARDIS 'in kamuflaj devresi bozulduğu için bu şekilde görünmektedir. Ve TARDIS ile ilgili ilk ve klasik tepki: "İçi dışından daha büyük"tür. TARDIS'in en güzel özelliklerinden biri de taşıdığı yolcuların beynine, bulunduğu yer ile ilgili dilleri simultane anlama ve konuşabilme yeteneği vermesidir, yani; ister eski Roma'da latince konuşulsun ister Scaro (Doktorun düşmanı Daleklerin) gezegeninde olun TARDIS sayesinde ana diliniz gibi konuşur ve anlarsınız.

50. yıl özel bölümünde 3 doktoru birarada görebileceğiniz Doctor Who dizisi BBC de uzunca bir süre yayınlanmamış ve 9. doktor ile ekranlara süper bir dönüş yapmıştır. Whovianlar tarafından özellikle sevilen 10. doktor (David Tennant) seride oynamakta olan Matt Smitt (11.doktor) ile bu sevgi yüzünden birarada oynamıştır. Senaristler bu olayın kökünü diplemişler ve 50. yıl özel bölümüne 3. bir doktor daha eklemişlerdir (John Hurt bilinmeyen bir doktor rejenerasyonu olarak görünmüştür). 

Genellikle Steven Moffat tarafından yazılan dizi, karakterleri açısından çok renklidir diyebilirim. Karakterleri düşmanlar ve dostlar olarak sınıflandırırsak; öncelikle düşmanlardan başlayayım:
Doktor'un düşmanları;

1) MASTER:

Doctor Who gibi SON ZAMAN SAVAŞIndan kurtulan 2 kişiden biri olan ama kötü olan zaman lordudur. "Kainatı yönetmek" gibi tüm kötülerin istek ve hevesine sahiptir. Tüm kötüler gibi zeki, acımasız ve hırslıdır.

2) DALEKLER:

Doktor'un en azılı düşmanıdırlar. Sürekli savaş halinde olup Doktorun soyunu kurutmuşlardır. Son Zaman Savaşında DALEKLERin de soyu kurumuştur. Aşırı zekilerdir. "Ex-ter-mi-nate" diyerek gezinirler. Zırhları çok sağlam olup çok güçlü silahları vardır. Bir ortamda DALEK varsa, siz onu öldürmezseniz o sizi öldürecektir. Dalekleri öldürmenin tek yolu göz sapından lazer ile vurmaktır.

3) WEEPING ANGELS (Ağlayan Melekler)

Benim en sevdiğim kötü karakterlerdendir kendileri. Weeping angels veya Ağlayan Melekler konuşmazlar, taş heykele benzeyen savunma mekanizmaları olan uzaylı bir ırktır ve yalnızca siz onların gözlerine bak(a)madığınız zamanlarda hareket ederler. Doktor onları gördüğü zaman "sakın gözünü bile kırpma, gözlerini onların gözlerinden ayırma" diye telkin eder durur.

Başka kötü karakterler de vardır. Mesela Silence, Cyberman, Vastha Nerada, Slitheen ve diğerleri ama onları da izleyince tanışın diye yazmıyorum.

Bir de Doktor'un yol arkadaşları vardır

Rose Tyler: Whovian'lar tarafından en sevilen yol arkadaşlarından biridir

Amy (Amelia) Pond ve Eşi Rory (Doktor'un müstakbel kayınvalidesi ve kayınpederi)

Ve benim en sevdiklerimden biri (şu anda da son doktorun yol arkadaşı) Clara Oswin Oswald


Bir kaç tane daha var ama bunlar benim en sevdiklerim diyebilirim. Kalanlar için siz diziyi izleyin ve tanıyın.

Christopher Ecclestone (9. Doktor)

David Tennant (10. Doktor)


Matt Smitt (11. Doktor)

Ve Peter Capaldi (12. Doktor)


SAYGILARIMLA




23 Aralık 2014 Salı

Tarih ve Bilimsellik Üzerine (gelişmişlikte fark atmak ve fark yemek)

Bugün biraz tarihin tozlu raflarına bakmak istiyorum. Çok detaya inmeyeceğim merak etmeyin.

Çin tarihine göre dünya üzerinde pantolon ve üzerine kemer uygulamasını ilk defa Türkler bulmuşlardır (o zamanda bile kemer sıkıyormuşuz :) ). Milattan sonra 1. yüzyıla tekabül ediyor. O zamanlarda Hz.  İsa'nın çarmıha gerilmesi, büyük Roma yangını (hani şu Neron'un yaktığı iddia edilen yangın), vezüv yanardağının pompeii yi yok etmesi olayları yaşanıyordu.

701-805 yılları arasında yaşayan kimyanın babası olan Cabir Bin Hayyan atomun parçalanmasının yıkıcı etkisini, Nitrik asidi, Hidroklorik asidi, sülfürik asidi saf olarak elde etmiş ve "Hakim ol kimyaya, hakim ol dünyaya" diyerek kimya biliminin (aslında sadece kimya değil bütün bilimlerin) ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.Bu tarihlerde Avrupa ile ilgili yazılabilecek belki en büyük olay İber yarımadasının Araplar tarafından fetih edilmesiydi. Yani Avrupa o zamanlar kayda değer birşeyler yapamıyordu.

Neden böyle idi? Çünkü (kültürel olarak Türk ve İslam dolayısıyla Arap) atalarımız  bilimselliğe önem veriyordu. Kuranın ilk emri "OKU"ya uyuluyor ve okuma işlevi yapılıyordu. Okuyan insanlar anlıyor ve daha çok merak edip araştırıyor ve Allah'ın izni ile buluyordu.

Rönesans adı verilen zamana kadar (ki 15. yüzyıl) Avrupada ufak tefek bile denmeyecek gelişme olmamıştı Avrupada. Tabi o zamanlarda dünyadaki süper güç elbetteki Osmanlı imparatorluğu idi. Rönesans ile birlikte Avrupa sanat ve bilim üzerine yoğun çalışmalara başladı ve atalarımızın keşfettiği veya izini ortaya çıkardığı gerçeklerin üzerinde çalışmaya ve geliştirmeye başladı. Her ne hikmetse atalarımız da sanki "bu kadar geliştiğimiz yeter biraz da onlar yetişsin" dercesine yavaş yavaş bilimden uzaklaşmaya başladı.

Efendim; yıllar miladi 1697 yılını gösterirken Thomas Savery isimli bir mühendis madenlerdeki suyu dışarı atmak için buhar basıncı ile çalışan bir tulumba yaptı (şaka gibi değil mi Ermenek'te vefat eden madenci şehitlerimizden 317 yıl önce  elin gavuru dediğimiz insanlar madenlerdeki suyun tahliyesi için çalışıyorlardı). O yıllar için emniyetli değildi ve ayrıca verimsiz olduğu için çok kullanılmadı ama sonrasında icat edilecek makineler için bir esin kaynağı olmuştu.

1695 yılında Osmanlı'da ölen 2. Ahmet'in yerine 2. Mustafa tahta çıkmış ve 1697 yılında Zenta Savaşına girmişti. 80,000 asker ve 90 topa sahip olan Osmanlı ordusu, 34,000 piyade, 16,000 süvari ve 60 top bulunan Avusturya arşidüklüğü ordusu karşısında İlber Ortaylı'ya göre 20,000 şehit, wikipedia'ya göre 30,000 şehit ve 87 top kaybıyla (3 tanecik kalmış) savaşı kaybetmişti. Avusturya arşidüklüğünün kayıpları ise 429 ölü ve 1598 yaralı idi. Hem İlber hoca hem de wikipedia'nın ortak tarafı Osmanlı'nın savaşı kaybetmesiydi.

Takvimler 1765 yılını gösterirken modern endüstrinin babası olarak bilinen James Watt, daha önce çalışması yapılan ama başarısız olan bir buhar makinesi üzerinde bazı revizyonlar gerçek anlamda ilk buhar makinesini yapmış ve devam eden yıllarda buhar makinesini geliştirerek güç kontrol valfi ve basınç göstergelerini eklemiş ve kelimenin tam anlamıyla zengin bir insan olmuştur. Emeklilik yıllarında teleskop ile mesafe ölçümü, buhar merdanesi gibi icatlarına devam etmiştir.

1726 yılında İbrahim Müteferrika ilk matbaayı kurmuş, 1730 yılında Patrona Halil isyanı çıkmış ve yeni sultan 1. Mahmut olmuştu. 1735 yılında Bonneval Ahmet Paşa (Claude Alexandre de Bonneval, prens Eugenin ordusunda Fransa ve Osmanlıya karşı savaşmış Fransız bir asker!) Osmanlıda Humbaracı Ocağını düzene sokmakla görevlendirildi. 1735 yılında Osmanlı-Avusturya-Rus savaşları, 1754 te 3. Osman'ın tahta çıkışı, 1757'de 3. Mustafa'nın tahta çıkışı, 1768 te Osmanlı-Rus savaşının başlaması gibi olaylar yaşanmıştı.

Bu ve bunlar gibi olayların kıyaslaması aslında çook daha fazladır. Yazımın özüne inmek gerekirse bilimsellikten uzak kaldığımız için çok fark attığımız batıdan resmen fark yedik. Osmanlıca değil farsça + japonca yanında marsça öğrensek bile bilime önem vermezsek bu farkın bırakın kapanmasını sabit kalmasını bile sağlayamayız.

Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.


22 Aralık 2014 Pazartesi

Biraz da Fotoğraf ve Gezi (Nysa)

Bugün biraz da gezdiğim gördüğüm yerlerden bahsetmek istedim:

Ege bölgesinin her karışında eski Yunandan kalma parçalar, izler görebilirsiniz. Ben bunlar içinde büyük bir site olarak araştırması yapılmakta olan Nysa Antik kenti (Sultanhisar / Aydın) ile ilgili bir kaç fotoğrafımı paylaşmak istedim.

Nazilli'den Aydın'a doğru giderken sağ tarafta Sultanhisar şehir merkezine döndüğünüzde tabelalar yolu gösteriyor ve şehrin içinden Nysa antik kentine geliyorsunuz. Biraz daha ilerde Salavatlı köyü var. Zeytin ağaçları arasında kurulu olan Nysa gerçekten görülmesi gereken bir yer bence. 

Nysa antik kenti girişindeki turizm bakanlığı ofisi görevlileri de yardımcı oluyorlar (Şahsen ben bana yardım ettiklerini söyleyebilirim). Giderken hava sıcaklığını da düşünün ve öğleden sonra gitmeye çalışın çünkü gezdiğiniz yer bir şehir ve hemen 15 dakikada bitecek bir yer değil. Yanınıza mutlaka soğuk içecek alın (nasılsa ılıyacak :) )  Yaz ayları için şapka, şemsiye ve benzeri gölge olacak ne varsa yanınıza alın. 

Karia kentlerinden biri olan Nysa 2 bölümden oluşmaktadır. Şehri ikiye bölen sel yatağının batısında gymnasion yer almaktadır. Kuzeyde Bizans yapı kalıntısı ve kütüphane yer almaktadır. Kütüphanenin kuzeyinde ise sahne binasında görülen kabartmalarıyla ayrı bir öneme sahip olan tiyatro bulunmaktadır. Sel yatağının doğusunda ise agora, Bouleuterion ve hamam yer alıyor. Şehrin Nekropolü batıda, kentin kutsal alanı olan Akhara (Salavatlı) yolu üzerinde bulunmaktadır (bu bilgiler wikipedia'dan)

Bu Nysa antik kenti gezisinden sonra YÖRÜK ALİ EFE evine gitmiştik. Onunla ilgili resimleri de daha sonra paylaşacağım.









 




20 Aralık 2014 Cumartesi

Dondurma Külahında Kek

Giderek ev kadını blogu modunda şeyler paylaştığımı düşünebilirsiniz ancak 4 yaşında kızım ve 2 yaşında oğlum var benim ve onların eğitimine önem veriyoruz :)

Kek hamuru oldukça basit (her evde bulunabilecek malzemeler)
- 2 yumurta 
-3 kahve fincani seker 
-2 kahve fincani sıvı yağ 
-2 kahve fincani yoğurt
-6 kahve fincani un
-1 paket kabartma tozu
portakal kabuğu rendesi


kek hamuru yapıldıktan sonra marketten (en kötü ihtimal dondurmacıdan) alınan külah içine kabarma miktarı düşünülerek külah tepe seviyesinden yaklaşık 1 parmak kadar altta kalacak şekilde dökülür. Külahların pişme sırasında devrilmesi ve fırını batırması olasılığı için külahların dikey konumda sabitlenmiş olması gerekir ki biz bu sorunu bir borcama aliminyum folyo gerdirip üzerine külahları saplayarak çözdük siz de kendi çözümünüzü türetebilir veya bizimkini kullanabilirsiniz. 175 C de kekleri pişirdikten sonra soğuyan keklerin üzerine pasta kreması eklenip üzerine sprinkles (renkli granül) veya draje şeker serpiştirip servise hazır hale getirirsiniz.

Emin olun çocuklar dondurma diye sevinçle zıplayıp alttan kek gelince biraz dumur oluyorlar ama olsun. Burada onlara da küçük bir hayat dersi çıkıyor: Hayat aslında hep göründüğü gibi değildir :D



19 Aralık 2014 Cuma

Çoraptan At Yapımı :)

Kızım anaokulunda öğrendiği Atatürk şarkısını söylemeye bayılıyordu:
"ATATÜRK
Atatürk doğdu selanikte
Öldü İstanbul dolma bahçede
Annesin adı Zübeyde hanım
Babasının adı Ali rıza bey
Ablasının adı Makbule hanım
Onun en çok sevdiği atın adı Sakarya
Bu vatan bizimdir kimse alamaz"

ve annemizden Sakarya isimli bir at istedi. Annemiz tabiki hayır demedi ve hünerli eller iş başına geçti. Buyrun siz de yapmak isterseniz çoraptan at yapımı ;)
Öncelikle yeni bir çift çorabın teki alınır


Çorap tekini içi elyaf ile doldurulur ve atımızın yeleleri olacak ipler dikkat ve özenle dikilip düğümlenir

 Keçeden kulaklar, düğmeden gözler dikilip eldeki var olan materyal ile gem ve atın vücudu oluşturulur (biz vücut için süpürge sapı kullandık)

ve artık bizim kendi SAKARYA'mız var. Çoook sevindik :)

2 Aralık 2014 Salı

2014 Aralık Ayı Gök Olayları

Aralık ayı gök olaylarının kısaca bir özetinden bahsetmek istiyorum. Ayrıntılı bilgiyi

http://www.nasa.gov/ (Amerika için)

http://www.tug.tubitak.gov.tr/goy.php

ve

http://rasathane.ankara.edu.tr/?page_id=1980

adreslerinden alabilirsiniz.

Efendim;
06 Aralık 2014 Cumartesi DOLUNAY evresinde,
14 Aralık 2014 Pazar SONDÖRDÜN evresinde,
22 Aralık 2014 Pazartesi YENİAY evresinde,
28 Aralık 2014 Pazar günü İLKDÖRDÜN evresinde olacak.

12 Aralık günü en uzak konumda olacak olan ay, 24 Aralık günü ise en yakın konumda yer alacak.

GÜNLERE GÖRE GÖK OLAYLARI
13 Aralık: Geminid meteor yağmuru. Saatte ortalama 20 tane.

21 Aralık: Kış gündönümü.

22 Aralık: Ursid meteor yağmuru. Saatte ortalama 10 tane.

30 Kasım 2014 Pazar

Tarihi 3 kelime ile özetlemek:

Zamanın birinde bir diyarda genç bir hükümdar yaşarmış. Bir gün aklına "bugüne kadar yaşayan insanlar kimlerdi? Neler yaptılar? Onlardan nasıl bir ders bir fayda çıkarabilirim?" diye bir düşünce girmiş. Düşün düşün en sonunda demiş ki: "Ülkemdeki bütün tarihçiler, sosyologlar, piskologlar ve  gerekirse diğer bilim adamlar birleşsinler ve tüm dünyada bugüne kadar yaşayan tüm insanların ne yaptıklarını bana anlatsınlar". Zamanın önde gelen bilim adamlarından biri gelmiş ve hükümdar ile konuşmaya başlamış. Ona demiş ki;

- Hünkarım bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm insanların neler yaptığını öğrenmek istiyorsunuz bu hemen olacak bir iş değildir bizlere süre gerekir

+ Elbette yaşamış tüm insanlar olacak. Süre isteğinizi anlıyorum ve hak veriyorum.Ne kadar süre lazım?

- 30 yılda biz bu işi bitiririz. Bütün dünyadaki yaşayan tüm insanlar ile ilgili bilgi 30 yılımızı alır.

+ Tamam o zaman yarından itibaren 30 yıllık süreniz başlayacaktır.

Bu konuşmanın ardından günler günleri, yazlar kışları, aylar yılları kovalamış ve 30 yıllık süre bitmiş. Emir verirken genç olan hükümdar artık orta yaşlarındaymış. Bilim adamı huzura gelmiş

-Hünkarım 30 yıl önce verdiğiniz emri yerine getirdik. Son 30 yıl dahil bu dünyada yaşamış ve yaşamakta olan tüm insanların neler yaptığı ile ilgili kitaplar yazdık, bu kitapları özel kutulara koyduk, bu kutulardan özel denkler hazırladık, bu özel denkleri develere yükledik, develeri huzurunuza getirdik ancak sarayın bahçesine sığamadılar

+ Sarayın bahçesine sığamadılar mı? neden bahsedersin sen  üstat? Okuyacağım kitap büyüklüğü nedir ki?

- Hünkarım 7000 deve, her deveye 50 denk, her denke 50 kutu, her kutuya 100 kitap koyduk. Her kitabın sayfası farklıdır çünkü kimi insan çok yaşamıştır, kimi insan çok okumuştur. kimi insan çocukken ölmüştür, kimi insan hayata küsmüştür.

+ Üstat sen iyi misin bu kadar sayfayı ben nasıl okurum? Azalt bunları azalt, her şey olmasın biraz azalt!

- Hünkarım ne istediyseniz onu yaptık. kısaltmamızı isterseniz onu da yaparız ancak bize biraz daha süre lazım

+ Ne kadar bir süre istersin?

-15 yıl gereklidir.

+15 yıl süren başlamıştır. Gidin ve kısaltın.

bu konuşma üzerine bilim adamları tekrar harıl harıl çalışmaya başlarlar. Günler günleri aylar ayları kovalar. Çalışma süresince bazı bilim adamları ölür yerlerine yeni bilim adamları gelir hatta yeni gelen bilim adamlarının da bazılar ölür ekibe yen yeni elemanlar girer, çıkar derken 15 yıllık süre biter. Tekrar hükümdarın önüne gelirler:

- Hünkarım isteğiniz üzere dünyaya gelen tüm insanlar ile ilgili çalışmamızı tamamladık. Kısaltma çalışması sonucunda size 4000 kitaplık bir bilgi bankası oluşturduk. Her bir kitabın sayfa sayısını ise 100 de sınırlı tuttuk. yani okumanız gereken 400000 sayfa vardır.

+ Üstat ben bu emri verdiğimde genç bir delikanlı idim aradan 45 yıl geçti, yaşlandım, gözüm görmez, dizim tutmaz oldu. Sen bana gelip 4000 kitap oku diyorsun dalga mı geçiyorsun? Bunu biraz daha kısalt diyeceğim süre lazım diyeceksin söyle bana ömrüm yeterse ne kadar daha zaman istiyorsun bunları kısalmaya?

- Hünkarım biz sizden ne talep geldiyse onun için uğraştık ama dedikleriniz doğrudur bunu kısaltmak için bize biraz daha süre lazımdır. İstediğim süre ise öncekiler kadar uzun süre dğildir gayet makul bir süredir. Allah izin verirse süre dolduğunda hala sağ salim olacaksınız ve okuyacaksınız.

+ Ne kadar süre lazım derim sana?

- 5 dakika yeter hünkarım

+5 dakikan başlamıştır.

Bilim adamı arkasındaki bilim adamından bir kağıt ister, kalemini çıkarır ve kağıda birşeyler yazıp katlar ve hünkara sunar. Hünkar kağıdı alır, bilim adamına gitmesi için izin verir ve kağıdı açıp okur. Kağıtta şu üç kelime yazmaktadır: "DOĞDULAR, YAŞADILAR, ÖLDÜLER"